SUM41
Anneler, kızlarınızı kilit altına alın! Müzik tarihinin The Rolling Stones'dan bu yana uçkuruna en düşkün grubu, Amerika'nın ardından Avrupa'yı da fethediyor. Geçenlerde Toronto kökenli dörtlünün Londra'ya uğradığını duyunca, meseleyi sahibinin sesinden öğrenelim dedik. İzini şehrin Kensington semtindeki Royal Garden Hotel'de bulduğu Sum41 lideri Deryck'le, Londra temsilcimiz Eralp Baydar alakadar oldu.
Kanada'nın yeni gururu olmaktan hoşnut musunuz?
Bizi başkalarıyla karıştırmadığına emin misin? Benim öyle bir şeyden haberim yok. Bırak Kanada'yı, biz annelerimizin gururu bile değiliz. Tamam, bizimkiler hiçbir baltaya sap olamayacağımızdan korkuyorlardı, şimdi başlarına kalmadığmıız için seviniyorlar ama bizimle gurur duyduklarını söylemek zor. Eğer dediğin doğruysa, yani ülke gurur duymak için bizim gibi dört işe yaramaz herife muhtaç kaldıysa, durum gerçekten vahim olmalı.
Aynı memlekettensiniz ya, Celine Dion hakkında ne diyeceksin?
Hey, hey, hey! Burnuma kötü kokular gelmeye başlıyor! Sen Bayan Dion'u başımıza sarmaya niyetli gibisin. Kadın kaşının üzerinde gözün var diyen herkesi mahkemelerde süründürürken, onun hakkındaki düşüncelerimi kendime saklamayı yeğliyorum. Zengin olsaydık hiç umursamadan boşboğazlık etmeye başlardım ama şu anda ona kaptıracak paramız yok.
Rap-metal klişesine uymuyor. Gitar rock dersek hafif, metal dersek ağır kaçıyor. Punk belki ama yetersiz. En iyisi cevabı senin verme; Sum41'ın müziğini hangi kategoriye sokuyorsunuz?
Şimdi ayrımcılık yapmanın ne lüzumu var? Müzik işte. İlle de bir kategoriye sokmak niye? İnsanlar oturup buna kafa yoracağına eğlensin, rahatlasın. Biz eğlenmek için buradayız. Bizi dinleyenler de öyle yapsın istiyoruz. Politik değiliz. Hedefimiz oyk, beklentimiz yok, geleceğimiz yok. Dolayısıyla, ciddiye alınacak bir yanımız da yok.
Sum41'ı neye borçluyuz?
Yeterince tatmin olamamış cinsel dürtülerimize! Elime gitarı almamın tek sebebi kız tavlamaktı. Neden müziğe bulaştıklarını sorarsan Dave, Cone ve Steve de aynı cevabı verecektir. Çeşitli gruplarda çaldıktan sonra kolejdeyken bir araya geldik. Müzikten para kazanmak filan aklımızda yoktu. Bu arada sürekli video kayıtları yapıyorduk. İpe sapa gelmez tonlarca görüntü. Günün birinde oturup o görüntülerle matrak bir EPK hazırladık, üzerine demo kayıtlarımızı yerleştirdik ve firmalara yolladık. Ne kadar kötü olduğumuzu anlatan, müziği bırakmamızı tavsiye eden cevaplar beklerken, albüm teklifleri yağmaya başladı. 1999'un Aralık ayıydı, Island Records'la anlaşma imzaladık.
Şarkılarınızda neden aşktan bahsetmiyorsunuz?
Aşık olmadığımız için. Ciddi kız arkadaşlarımız olsaydı, durum farklı olurdu herhalde.
Striptiz kulüplerinin devamlı müşterisi olduğunuzu duymuştum...
Doğru, gittiğimiz her yerde mutlaka striptiz kulüplere uğruyoruz. Demin birisinden Londra seks rehberi aldım, akşama Soho'dakilere de uğrayacağız.
'Groupie'lere ilaveten bir başka rock'n'roll geleneğine uyup hiç otel odası dağıttınız mı?
Normalde otellerde kalmıyoruz. Turne otobüsündeyiz hep. Bir keresinde onu dağıttık ama sonradan toplamak zorunda kalan yine biz olunca bunu alışkanlık haline getirmemeye karar verdik. Ayrıca plak şirketimiz de otel odası dağıtırsak faturanın bize kesileceği konusunda kulağımız büktü.
Saçın müthiş. Herhangi bir sırrı var mı?
Yok. Yataktan nasıl kalktıysam, gün boyu öyle geziyorum. Beş-altı yıldır saçımı kendim kesiyorum. Dik durmamaya başladı mı, rasgele vuruyorum makası. Eee, bazı konularda korkusuz olmak lazım.
İlk videonuz 'Makes No Difference'da DMX de gözükmüştü. O dönem fazla tanınmıyordunuz, adamı nasıl kafaladınız?
Aynı plak şirketine bağlıyız. DMX o sırada Toronto'da Steven Seagal'la 'Exit Wounds' filmini çeviriyordu. Bizde 'Makes No Difference'ın klibine hazırlanıyorduk. Plak şirketinden biri 'Videoda DMX de gözüksün ister misiniz?' diye sordu, 'olur' dedik. Aslında adamın kim olduğuna dair zerre fikrimiz yoktu. Allahtan sağlam biri çıktı, pişman olmadık.
Sum41'a destek veren bir başka isim de Jerry Finn. Greenday'in 'Dookie'si ve Blink 182'nun 'Enema Of The State'i gibi klasik punk-rock albümlerinde adına rasladığımız Finn'le nasıl bir araya geldiniz?
Şimdi tam moron olduğumuzu düşüneceksin. Onun kim olduğunundan da haberimiz yoktu. Yaptığı işleri biliyorduk elbette ama onun yaptığından habersizdik. Neyse, onu bize plak şirketi önerdi. Toronto'ya davet ettik, beraber akşam yemeği yiyip striptiz kulübe gittik. Bizim kafamızdandı ve çalışmaya başladık.
Amerika'da Kanada'dan daha büyüksünüz. Bu planlanmış bir başarı mı?
Amerika'da büyüksen, diğer yerlerde büyük olman çok daha kolaylaşır. Bu plak şirketimizin planıydı. Amerika'da 1.5 yıldan fazla kaldık. Şimdi Avrupa'da da patlamamıza rağmen, en fazla yüklendiğimiz pazar hep Amerika olacak.
'All Killer, No Filler' albümünüzün başarısı sizi korkutuyor mu?
Korkudan çok şaşkınlık yaşıyoruz. Ayrıca sonradan çok hayal kırıklığı yaratmasın diye kendimizi hafiften hafiten 'one-hit-wonder' statüsüne hazırlıyoruz. Müzik tarihinin Blind Lemon, Crash Test Dummies, Mr. Big, 4 Non Blondes ya da The Rembrandts gibi grupları arasına katılırsak, fazla büyük şok yaşamamalıyız. Kendi adıma konuşuyorum, üzüldüğüm yalnızca 'groupie' kızların ortadan kaybolması olur.
Ekip arkadaşların hakkında neler diyeceksin?
Hepsi iyi çocuklar ama n'olur n'olmaz, ben kızkardeşimi ya da annemi, hatta büyükannemi bile asla onlarla aynı odada yalnız bırakmam. Gitarist Dave, en çok rock'n'roll takılanımız. Ekibe kredibilite kazandırıyor. Davulcu Steve delinin teki. Sevilebilir, zararsız delilerden. Basgitarist Cone ise, yerli yersiz osurma huyuna rağmen, kızların gözdesi. İçimizde en sevimli ve yakışıklı olan o. Boyband üyeleri halt etmiş. Hatta bazen başarımızı onun yakışıklılığına borçlu olduğumuzu düşündüğümüz bile oluyor.